Karl Marx

Rusya Devrimi Ve Karl Marx

Oldukça heyecanlıydım. İş için bulunduğum Luxemburg’da, uçak değişikliği ile ortaya çıkan yarım günden fazla boş vakit sayesinde yıllardır hayalini kurduğum ama bir türlü gitmeye fırsat bulamadığım Trier şehrine gidebilecektim. Luxemburg’a sadece 45 kilometre uzaktaki Almanya sınırı içinde bulunan Trier şehrinde görmek istediğim yerlerin başında M.S. 190’larda yapılmış UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan, belki de en büyük Roma kapılarından biri, Porta Nigra vardı. Ama şehirde esas hedefim 1928 yılında Alman Sosyalist Partisi tarafından satın alınıp bir müzeye çevrilen Karl Marx’ın doğduğu evdi.

Yazları Marttan Ekim’e saat 10.00 ile 18.00 arası kışları ise 11.00 ile 17.00 arası sadece 4 Euro karşılığı gezilebilen bu müzede Marx’ın hayatı ve felsefesi ile ilgili birçok detay sahibi olabiliyorsunuz.

Karl Marx’ı ve felsefesini anlamaya çalışmak ne bir kaç dakikalık müze gezisine ne de bir kaç satıra sığamayacak kadar zor bir iş. Ancak benim gibi Rusya’ya sıklıkla seyahat edenlerin Rus yakın tarihindeki gelişmeleri daha iyi anlaması için oldukça gerekli bir uğraş. Fikirleri ve ideolojisinin, Lenin ve Stalin üzerindeki etkisiyle Karl Marx Rusya’nın 1800’lerin sonundan 1900’lerin sonuna kadar ki tarihinde oldukça önemli bir yere sahip.

Karl, Napolyon’un 1815 yılında ki Waterloo savaşını kaybetmesiyle Ren Bölgesinin Fransa’dan Prusya kontrolüne geçmesinin hemen ardından 1818 yılında dokuz çocuklu Yahudi bir ailenin 3. Çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluk döneminde Prusya tarafından bölgedeki Yahudilerin çalışma haklarının kısıtlanması sebebiyle babası Protestan Lutheryenliğe geçmiş ve çocuklarını da 1924 yılında vaftiz ettirmiştir.

Karl ilk eğitimini babasının iyi olan maddi durumu sayesinde 12 yaşına kadar evde sonrada evlerine yakın olan Trier Lisesi’nde tamamlamıştır. Kendi gibi avukat olmasını isteyen babası tarafından önce Bonn üniversitesine gönderilmiş, orada çeşitli dernek faaliyetlerine katılıp notları düşünce babası daha ciddi akademik bir eğitim verdiği Berlin Üniversitesine göndermiştir. Karl Berlin üniversitesinde felsefeye daha çok yoğunlaşacak ve hukuktan iyice uzaklaşacaktır.

Bonn ve Berlin üniversitelerinde eğitim görürken yeşermeye başlayan sosyalist fikirlerini ekonomi ile harmanladığı yazılarını 1842 yılı itibariyle yazmaya başladığı çeşitli gazetelerde başı sıkça hükümetlerle belaya giren Karl Marx, hayatının kalanında en yakın arkadaşı olarak ona eşlik edecek Friedrich Engels ile 1844 yılında Paris’te yaşarken tanışır. Bundan sonraki birçok çalışmaya beraber imza atacaklardır.

Her zaman kapitalizmin iç işleyişini anlamak için çalıştı. Bugüne kadar ki toplumların tarihi aslında sınıf savaşlarının tarihidir saptamasıyla zengin sınıf ile işçi sınıf arasında giderek artan çıkar çatışmasının sınıflar üzerindeki etkilerini araştırdı. Sosyalist toplumun işçi sınıfı çıkarları doğrultusunda bir etki yapacağı inancıyla 1848 yılında bir çok devrimci hareketi desteklemiştir. Hatta ileri gidip bu grupların silahlandırılmasına yaptığı katkılar yüzünden Belçika’da tutuklama kararıyla arandığı için 1848 yılında Monarşinin yıkılıp 2. Cumhuriyetin kurulduğu Fransa’ya kaçar.

Baskılardan ve soruşturmalardan bıktığı için 1849 yılında hayatının sonuna kadar yaşayacağı Londra’ya yerleşir. Burada kendini tamamen işçi sınıfın devrimine adar. Yazılar yazdığı bir çok gazete ve özellikle Amerikan gazetesi Daily Tribune sayesinde bir çok kesime ve özellikle işçilere sesini duyurabilir.

1864 yılında Birinci Enternasyonal olarak bilinen uluslararası emekçiler birliğin de yönetici olarak seçilir.

1867 yılında üzerinde çalıştığı belki de en önemli eseri Kapital’in ilk cildi yayınlanacaktır. Üzerinde çalıştığı Kapital’in ikinci cildi yakın dostu Engels tarafından ölümünden 10 yıl sonra 1893 yılında üçüncü cildi 1894 yılında bastırılabildi.

Mezar taşında Bütün ülkelerin işçileri birleşin yazan Karl Marx, Kapitalizm öncesi ürettiklerini tüccarlara sattıklarını, Kapitalizm sonrası aslında sattıklarının ürettikleri değil el emekleri olduğunu ve bunu yaparken ürettiklerine yabancılaşıp ezildiklerini savunur. Endüstriyel üretimde giren birim maliyet ile üretim sonrası çıkan ürünün birim maliyeti arasındaki farkı iş gücü oluşturur ve Kapitalist yönetici kesim iş gücü piyasasını belirleyerek bu farkı istediği gibi yönlendirir. Ekonomi hep büyümeye endeksli olduğu için kapitalist ekonomi de mülk sahibi kesim sürekli kazancını arttırmaya çalışacak ve işçi kısım sürekli güç kaybedecektir. Bu yüzden komünist yönetime geçmek için devrim gerekmektedir. İşçi devriminin komünist topluma geçişinin tek yol olduğuna inananlara Marksist denir.

Rusya tarihinin dönüm noktası 1917 yılında Marksist Bolşevikler tarafından Ekim Devrimi ile Çarlığın devrilmesidir.

Rusya hakkında diğer yazılar için tıklayınız

Yazar: Serdar Nazım KÖLÜRBAŞI