Rosslyn Şapeli 5

Rosslyn Şapeli ve Sırları

Edinburgh’a gelenlerin sıklıkla gezmeden döndükleri bu küçük şapel, Rosslyn, hikâyesi, daha doğrusu sırları ile belki de şehrin en ilgi çekici yapılarından biridir. Bina siz onun dilinden konuşmaya başladıkça anlatır, anlattıkça öğretir ve bir o kadar da şaşırtır.

Edinburgh’un merkezine araçla yaklaşık 20 ya da 25 dakikalık mesafede bulunan Lothian tepelerinde yani William Wallace’ın 13. Yüzyılda İngilizlere karşı savaştığı bölgelerden birinde yer alır.

Yapımına 1446 yılında William Sinclair tarafından başlanır. Şapel ve Şapel ‘in arazisi günümüzde hala Sinclair ailesine aittir ve tüm yönetim bu ailenin kurduğu vakıf tarafından gerçekleştirilmektedir.

William Sinclair bu binanın yapımı için Avrupa’nın en iyi duvar ustalarını getirtir ve onların rahat yaşaması için de Rosslyn kasabasını kurar. Ömrünün yaklaşık 40 yılını adadığı ve her detayı ile ilgilendiği bu binanın tamamlanmasından bir kaç yıl önce, 1484’te öldüğünde ise bu binaya gömülür.

Binanın mimarisi oldukça sadedir ama hem içinde hem dışında bulunan süslemelere günümüzde birçok anlam yüklenmektedir.

Şapel olmasına rağmen net bir minberi yoktur. Doğu tarafında bulunan sütunların arkası minber olacak genişlikte değildir, zaten tarih boyunca her zaman şapelin ortasına bir kürsü kurularak ibadet edildiği bilinmektedir. Günümüzde de hala saat başı, bina ve sırları ile ilgili verilen 15 dakikalık konferans binanın tam ortasındaki kürsüde yapılmaktadır.

Zaten binanın 1860 yılında Victoria’nın emri ve finansmanı ile restore edilmesi sırasında eklenen vitraylar, vaftizhane ve Meryem Ana heykeli dışında pek bir Hristiyanlık sembolü ‘de yoktur.

Binada bulunan toplam 14 sütunun 12’si birbirinin tamamen aynısıdır. Doğu’da bulunan 2 sütun ise tam anlamıyla bir sanat eseridir. Bu iki farklı sütundan bir tanesi yukardan aşağı yapılmış yivlerin etrafını boydan boya saran çiçekli sarmal şeritlerle oldukça dikkat çeker. Bu iki farklı sütun, binanın detaylarının verildiği konferansta usta ve çırak sütunu olarak anlatılır. Keza binanın içinde bu sütunların tam karşı tarafına denk gelen duvarda köşelerde iki kafa bulunur. Bu kafalardan yaralı olarak betimlenenin,13 sütunu bitirdikten sonra en güzel sütunu yapmak için Roma’da çeşitli binaları gezmeye ve feyz almaya giden ustasının yokluğunda o muhteşem çiçek sarmallı sütunu yapan çırak olduğu anlatılır. Diğer kafa ise çırağını öldürdükten sonra sonsuza kadar bu acı ve utanç ile yaşamaya mahkum edilmiş, kafası hem çırağını, hem de onun yaptığı sütunu görecek şekilde yerleştirilmiş ustadır.

William Sinclair’in üstüne titrediği bu yapının en önemli 2 kolonundan birinin, bir çırak tarafından yapılma ihtimali kulağa gerçekçi gelmese de, şapelin bilgilendirme konferansında anlatılan budur.

Binanın iç süslemelerinde kullanılmış, ağzından otlar çıkar şekilde betimlenmiş beyaz mermerden yapılma yeşil adam tasvirleri de gene aynı oranda ilginçtir ve kilisenin içinde bulunmalarını açıklamak kolay değildir.  Yeşil adam efsanesi Adem’e kadar gider. Ölümünün yaklaştığını hisseden Adem, oğlu Şit’ten cennet bahçesine gitmesini ve Tanrı’nın insanoğluna vaat ettiği Merhamet Yağ’ını almasını ister. Şit cennet bahçesinin yolunu Adem ile Havva buradan kovulduktan sonra yürüdükleri yolda ot bitmediği için rahatlıkla bulur. Bahçede cehennem çukurunun yanında gökyüzüne yükselen dallarıyla haç şeklinde bir ağaç vardır. Şit, bu ağacın gövdesinde dallara sarılmış bir şekilde kardeşi Kabil’i görür. Merhamet Yağ’ını alma isteği reddedilen Şit’e, melek bunun yerine Âdem öldüğünde ağzına koyarak gömmesi için 3 tohum verir. Bazı efsaneler bunu Sedir, Selvi ve Zeytin tohumu olarak anlatır.

Adem öldükten sonra Şit onu bu üç tohumu ağzına koyarak gömer. Bu üç tohumun birleşmesinden ortaya tek gövde de birleşen üç fidan çıkar. Âdem’in kanıyla beslenir ve Adem’in tüm hayatını içine alır. Böylece ortaya Hayat Ağacı, ya da Bilgi Ağacı diye anılan ağaç çıkar. Nuh bu ağacı söküp gemisine taşımış tufan sonrası da Lübnan Dağ’ına gömmüştür. Lübnan sedirinin kutsal olması bundandır. Musa karşılaştığı kutsal varlığı bu ağacın içinde ateş olarak görür ve Kızıldeniz’i ikiye böldüğü asasını bu ağaçtan yapar. Yani bu duvarlarda tasvir edilen yeşil adamlar aslında Adem’dir. Ve kilisenin içinde olmasının da pek bir sebebi yoktur.

Rosslyn şapelinin içinde ayrıca sıkça tasvir edilen Hint mısırı ve Aloe bitkilerini Avrupa Amerika’nın keşfinden sonra tanımıştır. Binanın yapıldığı yılların Kristof Kolomb’dan önceye tarihlendiği düşünülürse bu da binanın gizlediği sırlardan biridir.

Binanın içinde merkezde bulunan 6 köşeli yıldız şapel ile ilgili açıklamalarda Kral Süleyman’ın mührü olarak anlatılır ve üzerine doğru inen haç şeklindeki sarkıt pek Hristiyan figürü gibi değildir.

Rosslyn Şapel’i ile ilgili açıklama konuşması şu Latince sözlerle biter Nil Nişi clavis deeset, Sil Talia jungere possit, Sit tibi scire posse. Yani her şeyi anlamak için tek eksik anahtardır, eğer onsuz anlayabiliyorsan yeterince biliyorsun demektir.

İskoçya hakkında diğer yazılar için tıklayınız