Phuket

Phuket, Mucize mi Facia mı ?

İlk 1996 yılında Singapur üstünden gittiğim Phuket’e aşık olmuş sonra her yıl bir ya da iki kere sırf bölgeye gidebilmek için şirket ayırmadan kabul ettiğim turlara rehberlik yaparak hem geçimimi sağlamış hem de bu bölgeye olan aşkımı taze tutmuştum. Hani hep derler ya buralar 20 sene önce dutluktu şimdi beton yığını oldu… işte o kadar öncesini biliyorum Phuket’in.

Günümüzde Phuket, 1967 yılında yapılan 700 metrelik Sarasin köprüsü haricinde 2 başka köprüyle anakaraya bağlanmış Andaman denizi üzerinde uzanan Tayland’ın en büyük adası ve en turistik bölgelerinden biridir. Eski ismi Junk Ceylon olan bu ada O kadar önemli bir turizm noktasıdır ki ülkede başkent Bangkok’tan sonra ikinci uluslararası uçuşları kabul eden havalimanı buradadır. 1996 yılındaki 100 bin kişilik nüfusu 2016 yılında 700 bin kişiyi geçmiştir.

Bangkok’u ziyaret edip gelmiş turistler tüm bölgeyi, ilk izlenim olarak Andaman denizinin Hint okyanusu tarafına kurulu havalimanına inerken gördükleri sık ormanlarla kaplı zannederler. Yarım adanın Hint okyanusu tarafında yüzlerce metrelik gelgit yüzünden turistik tesis yoktur o yüzden ormanlar otel ve ev yapmak için katliama uğramadan varlıklarını sürdürmektedir. Uçaktan inilip, adanın asıl turizm merkezi olan diğer tarafına geçildiğinde, artan turistik talep sonucu yerini beton bloklara ve yoğun trafiğe bırakmış ormanlardan yadigâr kalmış tek tük ağaçları görmek hayal kırıklığı yaratabilir. Dürüst olmak gerekirse bu beldede, plajlar ve bu plajlarda mayoyla gezen insanlar dışında Bangkok’tan çok farklı bir şey yoktur. Aynı oranda trafik, aynı oranda hava kirliliği, aynı oranda çöp, pislik, kablo ve gürültü kirliliği vardır. Şansınız ve buna izin veren bir bütçeniz varsa kendi özel koyları ve plajları olan 5 yıldızlı çok lüks otellerde en fazla bir kaç akşam Patong bölgesinde bulunan Bangla Road isimli barlar sokağına giderek ve onun haricinde otelden çıkmayarak müthiş bir tatil geçirebilirsiniz. Ama 3 ya da 4 yıldızlı düşük sınıflı şehir merkezinde bir otel aldıysanız, bu plaja gitmenizden otele dönmenize, plajda yer bulmanızdan sürekli bir şey satmak için askıntı olan satıcılara kadar pek çok sorun yaşayacak, çok da keyifli olmayan bir tatil geçireceksiniz anlamına gelmektedir. Mayıs,  Ekim arası zaten Musonlar sebebiyle çok yağmur alan bu bölgede değişen iklimsel dengeler sonrası kuru dönem kabul edilen ve turizmin en yoğun olduğu Kasım Nisan döneminde de yağmura yakalanabilirsiniz. Bölgede bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun bu kadar kalabalığı kaldırmayan kanalizasyon sistemiyle nasıl suyu 50 metre ötedeki denize tahliye edemeyip tüm caddeleri diz boyunca kapladığına da şahit olabilirsiniz.

Bangla Road ismi verilen yürüyüş caddesi, aslında bölgenin kalbi olarak kabul edilmektedir. Cadde bölgenin en ünlü plajlarından biri olan Patong plajından 90 derecelik bir hareketle 750 metre boyunca yüzlerce bar, dikotek ve striptiz kulübüne ev sahipliği yapar. Phuket, gece hayatı konusunda maalesef henüz kişiliğini oturtamamış bir şehirdir. Pattaya gibi hayatını tamamen seks turizminden kazanan ve ağırlık bekar Avrupalı erkeklere hizmet eden bir şehir olmayıp Avrupalı ve Asya’lı aileler tarafından çoluk çocuk gidilen bir yer olarak anılmayı tercih etsede bölgedeki striptiz kulüp ve seksi showlar yapılan barların saysı hiç de Pattaya’dan aşağı kalır değildir. Bangla Road üzerinde saat gece dokuzdan sonra yapacağınız bir gezinti, zaten sıcak ve nemli olan havada barların birbirine karışan gürültüsü, her barın önünde ellerinde panolar ile sizi içeriye davet eden,  ellerinize kollarınıza dokunan, hatta ellerindeki menü gibi kartlarla sizi bir arka paralelde bulunan seks showlara davet edenlerle daha da bunalmanıza sebep olabilir.

Bangla yolunu denize sırtınızı alıp kat ettiğinizde yolun sonunda sağa doğru 150 metre ilerlerseniz Jung Ceylon alışveriş merkezine ulaşırsınız.

Phuket’e gelince olmazsa olmaz, gidilmezse kendinizi suçlu hissedeceğiniz 2 tane tur vardır. Zaten eğer şehir merkezinde bir otelde kalıyorsanız hem şehrin kaotik ortamından biraz uzaklaşayım hem de bu kadar uzağa gelmişken bu ünlü noktaları görmeden dönmeyeyim diyeceksinizdir. Bu turlardan ilki 1974 yılında çekilen James Bond Altın Tabancalı adamla ünlenmiş James Bond kayalıkları, diğeri ise Leonardo di Caprio’nun çıkış filmi olan The Beach, Plaj ile ünlenmiş doğal koruma alanı ve milli park olan Maya Plajının da gezildiği Phi Phi adası turudur. İki tur da teknik olarak birbirinden güzel yerlere gider. Ama gelin görün ki profesyonel bir bakış açısıyla işler hiç de öyle değildir.

James Bonda adası turu, sabah trafiğinde adanın diğer tarafına geçmek yaklaşık 45 dakika sürdüğü için saat 8 gibi başlar. Ortalama 100 kişi kapasiteli onlarca tekne saat 9 gibi adanın farklı otellerinden gelen yolcularla dolmaya başlar. Her tekne yolcusunu ayırabilmek için farklı renkte, firma ismi yazılı bilezikleri yolcularına dağıtır. 9.30 gibi hareket etmeye başlayan tekneler Vietnam Halong Bay’i andıran kireçtaşı adacıkları arasından geçerek 10. 30 gibi ilk durakları Elmas mağarasında kısa bir kano turu yapmak için dururlar. Diğer teknelerinde gelmesiyle oluşan kalabalığa rağmen gemi personelinin sizi bindirdiği 3 kişilik şişme kanolarla yapılan bu tur görsel olarak çok tatminkârdır. İkinci durak bir yarım saat sonra gene kireçtaşı kayalıklarından kanolarla geçilerek girilen Lagün ve mağaralardır. Yemek genelde teknede açık büfe şeklinde verilir ama çok bir şey beklememek lazımdır. Hem çok damak tadımıza hitap etmez hem de  hijyen  olarak sunum, melamin tabaklarda pek parlak değildir.

Öğleden sonra gemi James Bond kayalıkları olarak anılan ünlü kayalıkların açıklarına diğer onlarca gemi ile birlikte demirler. Burada sizi karaya taşıyacak uzun kuyruk tekneler geminize yanaşıp milli park olan alana transferinizi sağlayacaktır. Yaklaşık 750 metre karelik adanın çevredeki müslüman köylerde yaşayanlar tarafından işletilen hediyelik eşya mağazalarının önündeki kalabalıktan arka bölümüne ulaşabilirseniz meşhur James Bond kayalıklarının önünde diğer binlerce kişiyle birlikte hatıra fotoğrafınızı çektirmek için 50 metre genişliğinde sahilde bayağı bir ter dökmeniz gerekecektir, zira sahil dar resim çektirmeye çalışan çok olacaktır. Gene büyük bir kaos içinde bilezik renginizi kontrol ederek gemiye dönme hengamesi sonrası verilecek bir son yüzme molasının ardından saat 5 gibi tüm gemiler çıkış noktasına döner ve akşam trafiğinde 1 saat sürecek eve dönüş yolculuğu başlar.

Phi Phi adası turu da gene aynı prensiple sabah 8 civarı adanın diğer tarafına gidilecek yolculukla başlar. Yalnız bu tur için tekne ile gidilecek mesafe çok uzun olduğundan, tur 40 kişilik 3 motorlu sürat tekneleriyle gerçekleşir. Deniz durgunsa seyahat nispeten kolay geçer ama eğer biraz olsun dalga varsa teknenin toplam 750 beygir üreten 3 motorunun çıkardığı gürültüye teknenin dalgaların üstünde şahlanması ve denize vurması eklenince yapılan 1 saatlik yolculuk özellikle deniz tutan veya belinde fıtık sorunları olanlar için çekilmez bir hal alabilir. Zaten tur öncesi yapılan bilgilendirme de  hem deniz tutması için ilaç dağıtılır hem de bel sorunları olanların teknenin en az sallanan yeri olan arkada oturması istenir. 1 saatlik yol sonrası iki adadan oluşan Phi phi’ nin koylarında teknede dağıtılan şnorkellerle dalma ve yüzme molaları verilir sonrasında teknelerle yanaşılan restoranlarda açık büfe vasat bir yemek yenir ve dönüş yolu başlar. Dönüş yolu üzerinde turizmden oldukça yıpranmış bir mercan resifi Khai adasında verilen mola sonrası tur 5 gibi tekrar başlangıç noktasında sonlanıp sizi akşam trafiğinin kollarına bırakır. Bu turda hepimizin bildiği kaptan Nemo animasyon filminden fırlamışçasına renkli balıkların sizin yanınızda yüzdüğünü seyretmek ve sabah otelden birazcık ekmek alabildiyseniz bu rengârenk balıkların elinizden ekmek yemek için size yaklaşması gerçekten muhteşemdir.

Başta da söylediğim gibi Phuket’te kalıyorsanız olmazsa olmaz iki turdur bunlar. Yaparsanız çok mutlu olma garantiniz yoktur ama yapmadan dönmekte olmaz.

Tayland ile ilgili diğer yazılar için tıklayınız