Moskova Metrosu 5

Muhteşem Moskova Metrosu

Stalin’in iktidarını perçinleyen 5 yıllık ilk kalkınma planı kapsamında 1931 yılında Moskova metrosu sistemi kurulması için ilk çalışmalar başlar. Komünist parti, komünizmin bir nevi ölümsüzleştirileceği bu büyük projede, tüm halkın çalışması gerektiğini vurgular. Ülkenin dört bir yanından, kadın ve erkek işçiler getirilir. Askerler ve mahkûmlar bu işçilere yardım eder. Ayrıca komünist gençlik birliği Komsomol’un yaklaşık 13 bin üyesi de boş zamanlarında şantiyedelerdir.
Yapımında 80 bin işçinin görev aldığı proje, sonunda 120’den fazla durağı ile dünyanın en büyük metro hattını ortaya çıkarır ve 15 Mayıs 1935 ‘te ilk kullanıma açılır.
Günümüzde 12 değişik renkle tanımlanmış 12 hattın 11’i şehir dışından merkeze doğru planlanmıştır. 1950 yılında gelişen metro sisteminde bağlantıların kolaylaşması için Stalin tarafından tasarlanan ortadaki çember hat, bütün hatların aktarmasını yapmaktadır. Stalin metro haritasının üstüne kahve fincanını koymuş ve bir çember çizip inşaatı başlatmıştır. Bu hat Stalin’in kahvesinin rengini temsilen kahverengidir.
Günümüzde devlet tarafından işletilmeye devam eden metro sürekli gelişmekte ve yeni duraklar eklenmektedir. 2017 itibari ile 203 durağı vardır ve toplam ray uzunluğu 339 kilometredir.
Her gün yaklaşık 9 milyon yolcu metroyu kullanır. Bu Londra ve New York metrolarının günlük kullanım toplamlarından fazladır.
26 Aralık 2013 tarihinde 9,2 milyon yolcu ile en fazla yolcu taşıma rekorunu kırmıştır.
Sadece 3 hat Moskova nehrini köprüyle geçmekte onun dışındaki tüm sistem yer altındadır. Moskova metrosu’ nun en derin istasyonu Park Pobedy’dir ve 84 metre derinliktedir. Bu ortalama 70 metrelere inen derinlik savaş dönemlerinde hem karargah hem de sığınak olarak kullanılabilmesi için bilinçli olarak yapılmıştır. İkinci dünya savaşında Almanların hava saldırılarına karşı sığınak olarak kullanılırken 200’den fazla bebeğin burada doğumu kayda geçmiştir..
Moskova metrosu vagonlarında durak isimlerinin anonsları merkeze doğru giden trenlerde erkek sesiyle, merkezden uzaklaşan trenlerde ise kadın sesiyle yapılmaktadır. Çember hatta ise saat yönü seferlerin anonsları erkekler, ters yönü seferlerde ise kadınlar tarafından yapılmaktadır.
Dıştaki giriş binaları da oldukça ihtişamlı olan Moskova Metrosu’ nun her durağı ayrıca bir sanat eseri gibi inşa edilmiştir. Ana fikir Komünizmin ölümsüzleştirilmesidir.
Metro duraklarından Komsomolskaya inşaatta çalışan Komünist parti gençlik birliği Komsomol’un 13 bin üyesini onurlandırmak için yapılmıştır. Sarı tavan üstüne büyük avizeler ve mozaiklerle bir saraya benzemektedir.
Belaruskaya istasyonunda duvarlardaki mozaiklerde Beyaz Rusya’da ki hayat tasvir edilmiştir, yer zemini Beyaz Rusya’ya özgü halı deseni ile kaplıdır.
Kievskaya istasyonundaki mozaiklerde Rusya ve Ukrayna arasındaki dostluk ve tarım teması işlenmiştir
Ploşçad Revolyutsi istasyonunda Sovyetler birliğinin kurulmasına yardım eden sıradan vatandaşların gerçek boy heykelleri bulunmaktadır.
Metro durak isimlerinin sadece Kiril alfabeyle yazıldığı kullanması oldukça zor bu sistemde pek ingilizce bilene rastlamak da olası değil. Ruslar ayrıca İngilizce bilseler bile çok yardımcı değiller.

Ne zaman metroda dolaşsam Bertol Brecht’in her zamanki ironisiyle metronun açıldığı 1935 yılında 27 Nisan’da yazdığı hayranlıkla karışık ironik şiiri aklıma gelir:

MOSKOVA’LI İŞÇİLER VE BÜYÜK METROYA SAHİP OLUŞLARI
Duyduk ki: Seksen bin işçi yapmış metroyu, birçoğu günlük işlerinden sonra, çoğunlukla geceleri sabahlara dek.
O yıl boyunca hep delikanlıların ve kızların güle oynaya tünellerden çıktıkları görülürmüş
harca batmış ter içindeki iş giysilerini göstererek gururla.
Aşılmış bütün engeller yeraltı suları, çok katlı yapıların basıncı, dayanıksız büyük toprak yığınları.
Süslemek için kaçınılmamış hiçbir çabadan, en iyi mermer getirilmiş uzaklardan, en güzel ağaçlar işlenmiş özene bezene.
Güzelim vagonlar adeta çıt çıkarmadan kaymaya başlamışlar gün gibi aydınlık tünellerde:
Titiz müşteriler için her şeyin en iyisi.
Şimdi, demiryolu en üstün planlara uyularak yapıldıktan sonra sahipleri geldi onu görmeye ve binmeye.
O insanlardı onlar, onu yapanlardı. Binlercesi oradaydı, dolaşıyorlar ve inceliyorlardı dev istasyonları.
Trenlerle büyük kalabalıklar geçiyordu bu ara, yüzleri istasyonlara dönük erkekler, kadınlar, çocuklar ve kır sakallılar sevinçten pırıl pırıldı yüzleri, tiyatrodaymışlar gibi, çünkü farklı yapılmıştı istasyonların hepsi, hepsi başka taştan, başka biçimde ışık da her seferinde geliyordu başka kaynaktan.
Sevinçli bir itiş kakışla arkaya itiliyordu her trene binen, çünkü istasyonlar en iyi görülebiliyordu önceki yerlerden.
Çocuklar yukarı kaldırılıyordu her istasyonda. Yolcular her fırsatta dışarı taşıp sevinçli bir titizlikle inceliyorlardı bitirilen işi, sütunları elliyorlar ve parlaklıklarına bakıyorlardı, ayak burunlarını sürtüyorlardı taş döşemeye anlamak için taşların düzgünce yerlerine oturup oturmadığını
Sonra vagonlara doluşup yeniden duvar kaplamalarını inceleyip parmaklarını sürüyorlardı
camlara.
Erkekler ve kadınlar işaret ediyorlardı durmadan doğru olup olmadığında biraz duraksayarak-
çalıştıkları yerleri: Ellerinin izini taşıyordu taşlar. Her yüz görülebiliyordu açıkça, çünkü çok ışık vardı, lamba çoktu, gördüğüm herhangi bir demiryolundan çok daha fazla.
Tüneller de apaydınlıktı, karanlıkta kalmamıştı emeğin bir karışı bile.
Ve tek bir yıl içinde yapılmıştı tüm bunlar, ve dünyada başka hiçbir demiryolu yapımında
bu kadar çok işçi çalışmamıştı.
Ve dünyada başka hiçbir demiryolunun bu kadar çok sahibi olmamıştı
Çünkü bu yapı harikası, bunca kentte bunca zamandır kendinden önceki hiçbir yapının görmediği şeyi gördü:
Yapının işçileriydi yapının sahipleri.
Emeğin tüm meyvalarının emek dökenlere düştüğü nerede görülmüştü?
Bir yapıdan, onu yapanların kovulmadıkları nerede görülmüştü?
Onları vagonlarımıza giderken gördüğümüzde, kendi eserleri olan vagonlarda, hemen anımsadık: Klasik yazarların bir vakitler hop oturup hop kalkarak önceden gördükleri o büyük tablo buydu.
Bertolt BRECHT

Rusya hakkında diğer yazılarımız için tıklayınız

Yazar : Serdar Nazım KÖLÜRBAŞI