Lenin

Kızıl Meydan’da Lenin’in Huzurunda

Moskova’ya her turist grubuyla geldiğimde yolcuları ilk götürdüğüm yer Kızıl Meydan’dır. Tüm yolcuları nefessiz bırakan bu meydanın girişinde bulunan ve ziyaretçilere bir masalın içindeymiş hissi veren, rengârenk kubbeli Aziz Vasil Katedralini geçip Kızıl Meydan’ın parke taşları üzerinde ilerlemeye başlayınca yavaş yavaş diğer yapılar da dikkatinizi çekmeye başlar. Bana göre bu yapılardan en önemlisi meydanın sol tarafında Kremlin Sarayının surlarına dayalı gibi duran, ortasından siyah taşlardan bir şerit geçen kızıl taşlardan yapılmış binadır. Yunan tapınaklarına benzeyen bu orta boy yapı ülkenin kaderini değiştirmiş en önemli devlet adamına ait bir anıt mezardır.

1930 yılında tamamlanmış bina Komünizmi temsil eden kırmızı ve matemi temsil eden siyah taşlardan yapılmıştır. 24 metre taban genişliği ve 12 metre yüksekliğindeki yapının içinde bulunan yaklaşık 100 metre karelik alanda cam koruma içinde Lenin’in mumyalanmış bedeni cuma ve pazartesi günleri hariç her gün saat 10.00 ile 13.00 arasında ziyarete açıktır. Bu ziyaret günlerinde dışarıda insanlar sonu gelmeyecek gibi duran sırada ağızlarını bıçak açmadan beklerler. Mezarı gezdikten sonra koca bir ülkenin kaderini belirlemiş ufak tefek bir adamın mumyasının önünden hızlı adımlarla geçip bu kadar uzun bir sırayı beklediklerine değip değmediğini de mutlaka sorgularlar.

Özellikle bir turist için Lenin’in mozolesine girip mumyalanmış bedenini ziyaret etmek şart mıdır bunu her Moskova’ya geldiğimde bende kendi kendime sormuşumdur. Ve emin olun bu konu hakkında tek kafa yoran da ben değilim. Gerek halk arasında gerek parlamentoda özellikle 1991 devriminden sonra Lenin’in gömülmesi konusu ülkenin gündemini sık sık meşgul ediyor.

Ortodoks Azizlerin bazı kiliselerde mumyalanmış bedenlerinin sergilenmesine alışık olan Ruslar için ateist olan Lenin’in dinden uzak bir toplum yaratma çabası sonrası bir Aziz gibi sergileniyor olmasını kabul edemeyenler bu tartışmalarda başı çekiyor. Ortodoks patrikliği mozoleyi Kızıl Meydanın  ortasına dikilmiş bir pagan türbesi gibi değerlendiriyor. Bunun yanı sıra sırf 18 ayda bir bakıma alınan mumya için Biyomedikal Teknoloji merkezinde çalışan yüzlerce insanın maliyetini ve mozole giderlerini israf gören önemli bir kesim de var.

Her ne kadar Komünist parti Lenin’in unutturulmak istediğini söyleyip bu konuda tepki verse de yapılan ciddi anketler Rusların sadece yüzde 31’nin mozoleyi ziyaret ettiğini ve büyük kısmının bunu 20 yıldan uzun bir süre önce yaptığını yüzde 61 lik bir oranında Lenin’in gömülmesini istediğini gösteriyor.

Önümüzdeki zaman ne gösterecek bilinmez ama yakın bir gelecekte Lenin’e bir mezarlık bulunması gerekeceğini düşünüyorum. Bukarmaşık duygularla Lenin’i ziyaret ederken, baştan sona ön planda yer aldığı Rus Devrimi ile dünyayı nasıl derinden etkilediğini, nasıl 20. Yüzyılın en önemli liderlerinden biri olduğunu dilim döndüğünce grubumdakilere anlatmaya çalışırım.

22 Nisan 1870 doğumlu Lenin, gençliğinden itibaren Karl Marx’ın etkisinde kalmış ve bilimsel sosyalizmin gelişmesi yönünde uğraş vermiştir. Bir çok Rus lider gibi gerçek adı Lenin değildir. Sibirya’da sürgündeyken etkilendiği Lena nehrinden aldığı ve Çarlık dönemi kod adı olarak kullandığı takma isim Devrim sonrası kendisine mal edilmiştir.

Henüz 28 yaşında iken Marksist fikirleri benimsemiş Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisinin kuruluşunda yer almış ve başarıya ulaşmanın ancak Devrim ile mümkün olabileceğini savunmuştur.  Parti, Devrim yapmayı destekleyen çoğunluk yani Bolşevikler ile parlamenter çözüm arayan azınlık Menşevikler arasında ikiye bölününce Bolşevik kanat, Lenin’in önderliğinde 1 Mart 1898 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisini kurmuştur.

Bu parti Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağıldığı 29 Ağustos 1991 yılına kadar aktif kalacaktır.

Lenin, Marksist felsefeyi dönemin ve Rusya’nın şartlarına uygulamış politik ve ekonomik konularda ise katkı sağlamıştır. 1917 yılındaki Ekim Devriminden sonra Sovyetler Birliği’nde uygulanan politika ve ideolojik yapılanma Marksist Leninist olarak anılır ve devletin resmi ideolojisini oluşturur.

Marksist Leninist ideoloji sınıfsız bir toplum yaratmak için özel mülkiyete dayalı üretimin tamamen ortadan kalkması gerektiğini savunur. Marksist felsefe halkın devrimi yapabileceğini savunurken Leninist felsefe halkın devrim için bir öndere ihtiyaç duyduğunu öngörür. Bu önder Sovyetler Birliği örneğinde olduğu gibi Komünist Partidir.

Sahte Burjuva demokrasisine karşı işçi demokrasisini savunur.

Lenin’e göre gelişmiş ülkeler işçi kesimine nispeten yüksek standart sunduğu için bu ülkelerde işçilerin devrimci bilince ulaşması mümkün değildir. Devrim ancak daha az gelişmiş ülkelerde mümkün olabilir. Ama Lenin’e göre bu az gelişmiş ülkelerde başlayan Devrim kıvılcımı gelişmiş ülkelerede kolayca sıçrayabilir. Çok sayıda gelişmemiş ülke birleşerek kendi içinde sosyalizmi kurabilecek büyük bir yapıyı ortaya çıkarabilir. Keza Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılana kadar 15 devletten oluşmuştur.

Günümüzde hala Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Küba, Vietnam ve Laos’ta belirleyici ideolojidir.

Lenin 1918 yılında Moskova’da bir fabrika ziyareti sonrası suikasta uğrar. Ateş eden Yahudi kadının kurşunları onu öldürmeye yetmemiştir ama bir kurşun boynunda, omuriliğe çok yakın bir yerde kalmıştır. Dönemin tıbbi imkânları ile kurşunu çıkarılması mümkün olmadığı için 1922 yılında geçirdiği ilk felç sonrası aktif siyasetten iyice uzaklaşmıştır. Daha sonra geçirdiği felçlerle önce konuşma yeteneğini kaybetmiş ardından 21 Ocak 1924 yılında sadece 53 yaşında hayata gözlerini yummuştur.

Lenin’in ölümünden sonra Mayıs 1924 yılında Komünist Parti Kongresinde okunan ve çok tartışılmış bir de ünlü vasiyeti vardır. 1922 yılında karısına yazdırdığı bu vasiyette kendisinin sağlık sebepleriyle siyaseti bırakması sonucu Nisan 1922’de Komünist Parti Genel Sekreteri olan Stalin’i çok eleştirmiş ve görevden uzaklaştırılmasını istemiştir. Bu vasiyet beklenen etkiyi göstermemiş Stalin parti içindeki gücünü pekiştirerek görevine devam etmiş ve en büyük rakibi Kızıl Ordu’nun kurucusu bir diğer efsane Troçki’yi de sürgüne gönderebilmiştir.

Lenin öldükten sonra ülkede bir haftalık yas ilan edilir.  1991 yılında Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası Saint Petersburg adını alan 1917 devriminin sembol şehri Petrograd’ın adı Leningrad olarak değiştirilmiştir.

Kısacası Ruslar için çok önemli bir şahsiyet olan Lenin’in mozolesini sessizlik içinde ziyaret eden kalabalık, bu ufak tefek adamın cansız bedeninin karizmasından bile etkilenerek onunla ilgili bilgilerin ışığında değişik duygularla buradan ayrılır.

Rusya hakkında diğer yazılar için tıklayınız

Yazar : Serdar Nazım KÖLÜRBAŞI