Acem

Sakın Acem Deme

Yazlığımızı duvarlardan yerlere kadar sarkarak süsleyen, çocukluğumdan beri mor rengine hayran olup bakımıyla hep bizzat ilgilendiğim Acem Halısı Çiçeğimizin, İran’a ilk gittiğim yıllarda İranlılarla kurduğum ilişkilerde sempati yaratacağını düşünmem, hayatımın en unutulmaz gaflarından biri olmuştur.

Tahranda yaşadığım bir buçuk yıl boyunca firmalara yaptığım iş ziyaretlerinin sonunda içilen çaylarla pekişen dostluk sohbetlerini, genelde bu hikaye ile süslemeye çalışmışımdır. O dönem beni dinleyen İranlı dostlarımın, tüm nezaketleriyle sadece gülümseyip konuyu değiştirdiklerini fark edememiş olmak bugün bile beni hala üzer.

Acem sözcüğü ile ilgili ilk uyarıyı İranlı bir dostumdan bunu tanışıklığımızın ancak üçüncü yılında almam ayrıca İranlıların misafire saygıları ve zarafetleriyle ilgili gözden kaçmaması gereken bir detaydır.

Evet, Acem sözcüğü her ne kadar bizim kültürümüzde zararsız gibi görünüp İran ve İranlıları temsil edecek şekilde kullanılıyor olsa da, İran’da aksine hiç sevilmeyen, onları aşağılayan bir kelimedir.

Kelimenin kökenine baktığımızda ilk ulaştığımız, Arapça Ucme kelimesidir. Ucme kelimesi, Arapça’yı Kur’an okunabilen şekliyle konuşamayan herkes için kullanılır. Acem ise Arapça konuşabilsin ya da konuşamasın, Arap olmayan tüm insanlar için kullanılmıştır. En basit açıklamasıyla yabancı, barbar anlamları içerir. Zaten Barbar kelimesi de aynı bu mantıkla Yunancadan dilimize yerleşmiş ve başlangıçta Yunan olmayanları tanımlamak için kullanılmış bir kelimedir.

Ancak Orta Asya, İran ve Osmanlı üzerine araştırma yapanlar için Acem ve Acemistan terimlerinin coğrafi karşılığı yine de ciddi olarak kafa karıştırıcıdır.

Konuyu daha derinlemesine incelediğimizde aslında İslam öncesi Arapların, İranlıları Farisi olarak adlandırdığını görürüz. Arapça da P sesi olmadığı için Pers diyememiş Fars demişlerdir.

Arapların İslamiyet öncesi sıkça komşu ülkelerde yaşayanları tanımlamak için kullandıkları Acem kelimesini İslamiyet sonrası, özellikle İranlıları tanımlamak için kullanmaya başlamaları ise dikkat çekicidir.

Bu durumu, İslam’ın yayılma sürecinde Arapların güçlenerek Pers topraklarını yavaş yavaş ele geçirmeye başlamasıyla, buna bağlı olarak ele geçirilen topraklarda Arap egemenliğini ve Arap kültürünü yayma politikalarından biri olarak yorumlayabiliriz. Arapça, mecburi dil olarak ilan edilir, Arapça konuşamayanları aşağılamak için ise, anlayamayan, konuşamayan anlamına gelen Acem kelimesi yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanır.

Osmanlılar 15. Yüzyıldan itibaren kelimeyi Araplardan devşirerek İran ve ötesini Acemistan olarak adlandırmaya başlarlar. Aslında başlangıçta Osmanlılarda Acemistan terimi İran’dan çok daha geniş bir coğrafyayı temsil etmektedir. 18. Yüzyıla kadar Osmanlı yazılı resmi kaynakları birçok resmi yazışmada Acemistan terimi ile Türkmenistan’ın da içinde bulunduğu bir coğrafyanın kastedildiğini ispat etmektedir.

18. Yüzyıla gelindiğinde Osmanlı ile İran arasındaki bitmek bilmeyen sınır savaşları bölge halkını ümitsizliğe düşürüp otoriteye bağlılığı sarsmaktadır. Osmanlının bu dönemde yöre halkını savaşa motive edebilmek ve düşmanı küçük düşürmek adına Acem kelimesini bilinçli olarak sadece İran ve İranlılarla özdeşleştirdiği düşünülmektedir.

Tüm bu bilgiler ışığında bir gün İran’a giderseniz veya bir İranlıyla karşılıklı konuşma şansınız olursa aman siz siz olun, onu kırmamak adına Acem kelimesini kullanmaktan kaçının.

İran ile ilgili diğer yazılar için tıklayınız