Safevi Devleti

Safevi Devleti ve Osmanlı

Safevi Devleti kurulduktan kısa bir süre sonra Şah İsmail sayesinde bölgedeki kontrolünü ve baskısını arttırır. Kendini önce Azerbaycan Şahı olarak ilan eden 1. İsmail kısa sürede tüm İran’ı kontrolü altına alır ve gözünü Bağdat’ın çevresindeki verimli topraklara diker. Şah İsmail 1510 yılı itibariyle artık Osmanlı için ciddi bir tehdit oluşturmaya başlamıştır. Kaçınılmaz savaşının hemen öncesinde iki devlet hükümdarının birbirlerine yazdıkları mektuplar hiç kuşkusuz dünya tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

Safevi devleti Sünni Osmanlı topraklarındaki aşiretleri kendine çekmek ve Osmanlıyı zayıflatmak adına Doğu Anadolu’da Aleviliğin yayılmasına destek olacak Osmanlı ise Safevi tarikatını ve Safevi ordusunu temsil ettiği için Kızılbaş kelimesini bir aşağılama unsuru olarak kullanmaya başlayıp Alevi Türkmenler üstündeki baskısını arttıracaktır.

Safevi Devleti Şah İsmail’le birlikte Osmanlı’nın Alevi inancından dolayı baskı altında tuttuğu Türkmenlere büyük önem verir. Devlet kademesinde Türkmenlerin önemli görevlere getirilmesi Anadolu’da ki göçmen Türkmenlerin Safevilere katılmasına, yerleşik olanların da sık sık Safevilere bağlanmak için ayaklanma çıkarıp Osmanlıya sorun olmasına sebep olur.

Tüm bu gelişmelerin sonunda 1514 yılında ilk defa iki devlet ordusu Çaldıran’da karşı karşıya gelir. Oldukça kanlı geçen ve aslında Safevi kuvvetlerinin galip gelmesinin beklendiği Çaldıran savaşında 1. Selim, Şah İsmail ve ordusunu bozguna uğratır. Hatta Şah İsmail kolundan vurulmuştur ve esir düşmekten son anda kurtulacaktır. Bu yenilgi yüzünden Şah İsmail’in bütün özgüveni kaybolacak ve öldüğü 1524 yılına kadar bir daha hiç bir ülkeyle savaşa girmeyecektir.

1524 yılında babası Şah İsmail’in ölümü üzerine henüz 10 yaşında tahta geçen Tahmasb ülkesini 52 yıl boyunca yönetecektir. Tahmasb dönemindeki önemli değişikliklerden biri olarak ordunun modernizasyonunu sayabiliriz. Tahmasb döneminde artık İranlılık kavramı bir kimlik olarak ortaya net olarak çıkmıştır.

İktidarı döneminde Kanuni Sultan Süleyman ve Damat Pargalı İbrahim’in yönetimindeki Osmanlı ordusuyla birçok defa karşı karşıya gelecektir. Hükümdarlığı boyunca Bağdat ve çevresi sürekli el değiştirecektir.

Şah Tahmasb’ın ölümü üzerine 1577 yılında tahta geçen 2. İsmail, Şii inancını terk edip Sünni inanca yönlenince henüz tahttaki ilk senesinde üvey kardeşi Perihan Hanımın ‘da yardımıyla zehirlenerek öldürülür. Yerine gözleri kör olan kardeşi Muhammed Mirza Hüdabende geçer. O’nun döneminde Safevi Devleti zayıflayacak ve çok fazla toprak kaybedecektir.

2. İsmail ve Muhammed Mirza dönemine Şah Tahsmab’ın kızı Perihan Hanımın devlet işlerine ciddi şekilde karışması ayrıca damgasını vurmuştur. Safevi Devlet geleneğinde var olan devlet işlerinde kadının söz hakkının Orta Asya Moğol ve Türk devlet geleneğinden geldiği düşünülmektedir.

Basiretsiz yönetimiyle Safevi Devletini yıkılma aşamasına getiren Muhammed Mirza, bu kötü gidişe dur demek isteyen oğlu Abbas tarafından tahttan indirilip Alamut Kalesine hapsedilir. Abbas 1588 yılında kendini Şah olarak ilan eder.

Şah Abbas 41 yıllık iktidarının ilk 10 yılında tüm gücünü ve topladığı vergileri düzenli bir ordu kurmak için harcar. Savaş öncesi Türkmen Kızılbaşlardan ganimet peşinde koşan asker toplama âdetini bitirir. Arapça erkek çocuk anlamına gelen Gulam adı verilen Ermeni, Çerkes ve Gürcü esirleri Müslümanlaştırıp askeriye ve devlet idaresinde eğiterek kullanır.

Şah Abbas orduyu düzenledikten sonra önce Özbekleri yener ve ülke sınırlarından çıkarır, ardından Osmanlılara kaybedilmiş toprakları geri kazanır.

Safevi Devleti tekrar eski gücüne kavuşmaktadır. Başkent İsfahan’a taşınır, şehir yeniden imar edilir. Ülkede halı dokumacılığı ciddi bir sanayi durumuna Şah Abbas döneminde gelir. Avrupa ile ilişkiler yeniden canlanmıştır. Portekiz ve İngiltere Basra körfezinde ticaret yollarına hâkim olabilmek için ilk teşebbüslerde bulunmaya gene onun döneminde başlarlar.

Şah Abbas’tan sonra tahta çıkan torunu Şah Safi Osmanlı’nın 4. Murat komutasında yaptığı seferlerde onun karşısına çıkma cesaretini bile gösteremeden Osmanlı’ya Bağdat dâhil büyük topraklar kaybetmiş ve barış istemiştir. 1639’dan günümüze neredeyse hala birebir geçerliliğini koruyan İran ve Osmanlı sınırlarını çizmiş Kasr-ı Şirin antlaşması bu sayede yapılmıştır. 13 yıllık saltanatı sonrası ölünce 1642’de yerine oğlu 2. Abbas geçer. 24 yıl süren 2. Abbas dönemi Safevi Devletinin komşu ülkelerle dostane ilişkiler yürüttüğü en sakin dönemi olarak kabul edilmektedir.

Bu refah ve huzur dönemi 1666’da 2. Abbas’ın ölümüyle idarenin oğlu 2. Safi’ye geçmesiyle bir an da biter. Ülke deprem, kuraklık, kıtlık ve salgın hastalıklarla kırılmaya başlar. Müneccimlerin Şah’ın isminde uğursuzluk olduğunu söylemeleri üzerine 2. Safi tahta geçtikten 2 yıl sonra adını Süleyman olarak değiştirecek, tahta yeniden geçecek ve toplamda 28 yıl Safevi Devletinin başında kalacaktır. Ülke onun döneminde komşu ülkelerle barışı sürdürecek ancak Rusya ile daha fazla yakınlaşacaktır. Ruslar onun döneminde önemli ticari imtiyazlar kazanacaklardır.

Halk artan vergi yükü yüzünden fakirleşecek, ordu düzenini kaybedecek ve iktidarının son döneminde artan isyanları bastırmakta zorlanacaktır. Fazla içki ve gut hastalığı yüzünden ölünce 1694 yılında yerine oğlu Hüseyin geçer.

Şah Hüseyin, haremde tecritte büyümüş bilgisiz ve devlet işleriyle ilgisizdir. Safevi Hanedanının tam bağımsız son şahıdır. Ülke kuzeyde Ruslar tarafından, batıda Osmanlılar ve doğuda Afganlar tarafından gün be gün istila edilmektedir. İç isyanlar bastırılamaz durumdadır ve Safevi Devleti artık çökmek üzeredir.

Afganlar İsfahan’ı işgal edip Şah ve ailesini esir alınca çocuklarından kaçabilen 2. Tahmasb kendini Şah ilan etse de elinde kayda değer bir ordu ve devlet artık kalmamıştır. Afşar beyi Nadir Han ile bir antlaşmaya gider ve ülkenin Afganlardan temizlenmesini sağlar. Ancak bu tarihten sonra ülkede Nadir Han etkisi başlayacaktır.

Nadir Han 1732 yılında 2. Tahmasb’ı tahttan indirip sürgüne gönderir, görece halk desteğini kaybetmemek için yerine Safevi Hanedanından 8 aylık 3. Hüseyin’i Şah olarak tahta geçirir. 1736 yılında ise Nadir Han kendini Şah ilan edecek ve Afşar Hanedanını kuracaktır.

İran hakkında diğer yazılar için tıklayınız